Değerli okurlar;TBMM’de geçtiğimiz günlerde dikkat çekici bir gelişme yaşandı. MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, yapay zekânın kötüye kullanımını önlemeyi amaçlayan bir kanun teklifini Meclis’e sundu. Teklifte, kişilik haklarını ihlal eden veya kamu güvenliğini tehdit eden içeriklerin 6 saat içinde kaldırılması, yükümlülüklere uymayan içerik sağlayıcılarına 10 milyon TL’ye kadar para cezası ve hatta hapis cezası gibi
Kriz, liderin vitrini değil; röntgeni. Politikanın gürültüsünde biriktirdiğiniz artıları/eksileri, tek bir günün ışığı açığa çıkarır. O gün diliniz, yüz kaslarınız, mekân seçiminiz, verdiğiniz aralıklar, hatta “bilmiyorum” diyebilme cesaretiniz bile not edilir. Türkiye gibi gündemin hızlı aktığı ülkelerde, bu sınav pek seyrek değildir: ekonomik dalgalanmalar, afetler, güvenlik hadiseleri, dış politik gerilimler… Hepsinde aynı soru sorulur: Lider
Değerli okurlar; modern siyasette çoğu zaman çıplak gerçekliği değil, gerçekliğe hangi pencereden baktığımızı tartışırız. Gazetenin birinci sayfasına hangi başlık taşındı, akşam bülteninde ilk haber neydi, sosyal medyada gün boyunca hangi konu konuşuldu? İşte bu “neye bakacağımızı” seçen görünmez el, siyaset sahnesinde algının anahtarıdır. Bir günde milyonlarca veri akarken, zihnimiz her şeye eşit dikkat ayıramaz. Medya
“Seçim kampanyalarında sosyal medya, yalnızca iletişim değil, kitle mobilizasyonunun en güçlü aracı haline gelmiştir. Bu yazıda Abdurrahim Cemal Saygın, sosyal platformların stratejik kullanımını, genç seçmenlerle bağ kurma yollarını, kriz anında hız ve doğruluk dengesini ve etik şeffaflığın önemini inceliyor.”
Değerli okurlar; siyaset sahnesinde kelimeler yalnızca anlam taşımaz, istikamet çizer. Bir liderin ağzından çıkan tek cümle; sokaktaki nabzın ritmini, piyasaların tansiyonunu, uluslararası manşetlerin tonunu değiştirebilir. Bu yüzden “lider dili” dediğimiz şey, bir PR ayrıntısı değil, iktidar kurma ve sürdürme tekniğidir. Hele iki an vardır ki iletişim dili sınava girer: kriz ve zafer. Krizde tökezleyen bir
Değerli okurlar; çıplak gerçeğin kendisi kadar, gerçeğin nasıl anlatıldığı da hayatımızı belirliyor. Bugün siyaset sahnesinde gördüğünüz birçok tartışmanın arkasında, doğrularla yanlışların savaşı kadar, algıyı kuran dilin etkisi var. “Dezenformasyonla mücadele” dediğimiz mesele tam olarak burada başlıyor: Sadece yalanı yakalamak değil, neyin konuşulacağını, hangi açıdan konuşulacağını ve hangi ölçütle tartılacağını doğru kurmak. Şunu da net yazayım:
Siyasal iletişimde görünmeyeni yönetme sanatı Temeller, Psikoloji ve Klasik Teknikler Algı neden gerçeklikten güçlüdür? Siyasette seçmen, çoğu zaman çıplak “gerçeği” değil, çerçevelenmiş gerçekliği duyar. Medya ve lider dili, hangi ögenin büyütülüp hangisinin arka plana itileceğini belirler; buna gündem kurma (agenda-setting) ve çerçeveleme (framing) diyoruz. Klasik çalışmalar, medyanın neyin önemli olduğuna dair toplumsal gündemi belirlediğini (agenda-setting),
Bütünleşik pazarlama kavramı, uzun yıllar boyunca ticari markaların rekabet sahasında ön plana çıkardığı bir strateji olarak bilindi. Ancak günümüzde siyaset, tıpkı bir marka yönetimi gibi ele alınmaya başlandığında, bu kavramın önemi çok daha net ortaya çıkıyor. Bir siyasi hareketin, bir liderin ya da bir partinin halk nezdindeki algısı; sadece vaatlerden değil, bu vaatlerin nasıl paketlendiği,
Dijital çağın en büyük meydanı ne bir şehir meydanı ne de bir parlamento salonu… Artık toplumsal tartışmalar, siyasi mücadeleler ve ticari rekabet sosyal medya platformlarında yaşanıyor. Bu alan, aynı anda hem bir propaganda sahası hem de milyarlarca liralık bir pazar yeri. Burada kazananlar, yalnızca sesini duyuranlar değil, dikkati elinde tutabilenler oluyor. Bir markanın, bir siyasi
- 1
- 2









